Garo Paylan’dan ‘asgari ücret’ yorumu: İşverenler bu yıl kâr etti, sıra fedakarlık zamanı
HDP Milletvekili Garo Paylan, partisinin taban fiyat teklifinin 12 bin 500 TL olduğunu belirterek, “Yoksulluk sonunda yoksulluk 26 bin TL ise, bir evde en az iki kişi çalışıyorsa bu rakamı önerdik. yoksulluk sınırına ulaşabilir. Bu noktada patronlar ‘biz bu tutarı ödeyemeyiz’ diyorlar. Bu yıl üretimden en çok hisseyi patronlar aldı. Kârlarına kattılar. İşçiler de satın alma güçlerini kaybettiler. Şimdi patronların fedakarlık yapma zamanı. Emeğe, elde ettikleri kârdan daha fazla pay vermenin zamanı geldi” dedi.
ANKA’nın haberine göre; Paylan, gencin kredi borcuyla ilgili olarak, “Meclis’e gelen yasanın alt satırlarında gördük ki gecikme zammı faizin yerine geçersiz bir ibare koydu. Zamları ödemesinler” dedi. .
Paylan dedi ki:
“Bay. Nebati dün ‘Enflasyonun zirvesini kırdık’ dedi ama enflasyon asgari ücret ve emeklinin boyunu kırarak alım gücünü yerle bir etti. Taban ücretlinin ve işçinin satın alma gücünü yeniden sağlamalıyız. Bunu yaptıktan sonra enflasyonu durdurmak zorundayız ki taban ücretin alım gücü eski noktalarına gelmesin. Geçen yıl Sayın Cumhurbaşkanı müjde olsun diye taban fiyatı 4 bin 250 TL olarak açıklamıştı ama daha çalışanın cebine girmeden alım gücü gitmişti. Şimdi yoksulluk sınırının 26 bin TL, açlık sınırının 8 bin TL olduğu güçlerde asgari fiyattan bahsediyoruz. Maalesef masada oturan sendika TÜRK-İş asgari ücret sadece 9 bin TL olsa imzalarız diyebiliyor. Düşünelim ki taban fiyattan 9 bin TL alıyor ve sadece 8 bin TL’sini mutfak harcamalarına harcıyor, kalan bin TL’yi ne yapacak? Kirayı ödeyebilecek mi? Kiralar en az 6.000 TL’ye çıktı. Elektrik, doğalgaz, su internet faturalarını ödeyebilir mi? Onlar da en az 2 bin 500 ve 3 bin TL’ye yükseldi.
‘ASGAM ÜCRETİN 12 BİN 500 TL OLMASINI TAVSİYE EDERİZ’
Yoksulluk sınırının 26 bin TL olduğuna dikkat çeken Paylan, “Bir sendikanın asgari 9 bin TL ücret talep edip bu şekilde masaya oturması bence skandaldır. Bu konuda HDP olarak asgari fiyatın 12 bin 500 TL olmasını önerdik. Bunu neden önerdik? Çünkü yoksulluk sınırı 26 bin TL ise, bir evde en az iki kişi çalışıyorsa, yoksulluk sınırına ulaşsınlar diye bu rakamı önerdik. Bu noktada patronlar ‘biz bu tutarı ödeyemeyiz’ diyorlar. Ancak unutmayalım ki bu yıl patronlar en çok hisseyi üretimden aldı. Kârlarına kattılar. İşçiler de satın alma güçlerini kaybettiler. Şimdi patronların fedakarlık yapma zamanı. Emeğe, elde ettikleri kârdan daha büyük bir pay vermenin zamanı geldi. Bu bakımdan minimum fiyatın 12 bin 500 TL olmasını öneriyoruz. Ancak bir evde iki kişi çalışırsa bu rakamın işçileri yoksulluk sınırının üzerine çıkarabileceğini düşünüyoruz.
‘İŞÇİLER ÜRETİMDEN HER ZAMAN DAHA AZ PAY ALMAKTADIR’
İşçilerin milli gelir içindeki payının düştüğünü belirten Paylan, şöyle devam etti:
“Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca gayri safi yurtiçi hasıla içinde işçilerin ortalama payı her zaman yüzde 40-50 civarında olmuştur. Ama AKP öncesi bu oran yüzde 35’lere kadar düştü. Geçen yıl bu zamanlar bu epistemolojik politikalar, yani Türk ekonomik modeli denen bu absürt epistemolojik ve nörolojik politikalar devreye girince yüzde 35’ten yüzde 24’e düştü. Evet üretim yapılıyor diyorlar Türkiye’yi uçuruyoruz ama çalışanlar üretimden hep az pay alıyor. Bu iki şekilde olur; Birincisi enflasyon vergisi ile çalışanın alım gücünün yok edilmesinden, ikincisi ise çalışanların örgütsüz ve sendikasız olmaları nedeniyle pay alma anlamında grev haklarını kullanamamalarından kaynaklanmaktadır. Üretimden gerektiği gibi ve emek çabası büyümez. Şimdi işçilerin kaybettiği bu rakamları, üretimden alamadıkları bu payı vermenin zamanı geldi.
‘8 BİN TL’LİK ASGARİ ÜCRETİ İŞÇİYE UYGULAMAZSINIZ’
İşverenlere şunu söylüyorum. Kârınızı geçen yıla göre yüzde 500, yüzde 1000 artırdınız. Evet, lüks içinde yaşıyorsun, gösteriş. Lüks otomobil bayilerinin önünde kuyruktasınız, lüks yatların önünde kuyruktasınız. Bu büyük patronlar için. Bu farkı personeline vermelerinin zamanı geldi. Ancak biz kamu olarak KOBİ’lere ve küçük esnafa alt yapı sağlamalıyız. Asgari fiyatı 12 bin 500 TL’ye çıkarırken vergi ve sigorta primleri olarak bu yükün küçük işletmelerin sırtındaki yükünü kamu olarak almalıyız. Halkın bu konuya müdahil olması gerekir. Asgari fiyatı artırmak konusunda halka açık bir şey daha yapabiliriz. Taban fiyatı 12 bin 500 TL’ye çıkaramazsak, 9-10 bin TL’de bırakmak istiyorsa devlet elektriği, suyu, doğalgazı, interneti ihtiyaç sınırına kadar bedava yapsın. Böylece her çalışanımıza en az 2 bin TL kamu desteği sağlayabiliyoruz. Bunun yanı sıra kiracılara 5 bin TL’lik bir kiralama esası verilmesini tavsiye ediyoruz. Taban fiyatı 8-9 bin TL’de tutmak; işçiyi sefalete sürüklemek olurdu. Mutfak maliyetinin 8 bin TL olduğu bir ülkede işçiye 8 bin TL taban fiyat dayatamazsınız.”
‘GECİKME FAİZİNİN YERİNE GEÇME FAİZİ ÖDEMEYECEKLER’
Paylan, faizin yerini gecikme zammına bıraktığı Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) kredi borçlarında da gençlerin tepkileri hakkında şunları söyledi:
“Cumhurbaşkanı geçen Temmuz ayında KYK’ya borçluluk sistemini değiştirdiğimizi söyledi. Bundan sonra sadece anapara ödenecek dedi. Ancak Meclis’e gelen kanunun alt satırlarında faizin yerini bununla bağlantılı olarak kapalı bir açıklama ile gecikme zammına bıraktığını gördük. Diyelim ki bir kişinin 50 bin TL borcu varsa, 25 bin TL anapara, 25 bin TL faiz ise bu 25 bin TL yerine 24 bin TL gecikme zammı geliyor. Böylece Cumhurbaşkanı’nın açıklaması gerçekleşmedi. Ben bu konuyu Meclis’te gündeme getirdim. Bu noktada ekonomiden sorumlu olan Bakan Nebati, yılbaşında gelecek bir torba eşyayla ilgili yasal düzenleme yaparak bu gecikme zammının geri alınacağını açıkladı. Ancak bu açıklama yeterli değil. Bu konudaki tepkilerimizi göstermeliyiz. Bir şey daha öneriyorum. KYK’ya borcu olan gençlere hacizler ve idamlar geliyor. Borçlarını ödemek zorundalar. Kendilerine tavsiyem, 15 Ocak’a kadar çıkacak çantada bu düzenlemeyi beklemeleri. Vade farkı yerine geçen gecikme zamlarını ödememeleri gerekir. İnfazla ilgili de tepkilerini göstersinler.” (HABER MERKEZİ)